Silifke Ziraat Odası

Vatan Hürriyet Ekmek

ZOBİS
ZOBİS
Silifke Ziraat Odası > Muz Yetiştiriciliği

Muz Yetiştiriciliği

1.1. Tanımı ve Önemi

   Âlem        : Plantae

   Bölüm      : Magnoliophyta (Kapalı tohumlular)

   Sınıf          : Liliopsida (Bir çenekliler)

   Takım      : Zingiberales

   Familya    : Musaceae (Muzgiller)

   Cins     : Musa    

Fotoğraf 1.1: Muz

Muzun anavatanı Güney Çin, Hindistan ve Hindistan ile Avustralya arasında kalan adalardır. Muzu kültür bitkisi olarak ilk yetiştiren insanların balıkçılar olduğu sanılmaktadır. Balıkçılar ağ yapmak için muzun yapraklarından yararlanmışlar ve bu şekilde tarımı başlamıştır. Muzla ilgili ilk eser MÖ 600-500 yıllarına aittir ve Hindistan’da bulunmuştur.

Muz bitkisi ülkemize ilk defa 1750 yıllarında Mısır’dan süs bitkisi olarak getirilmiştir. Ülkemizde ilk defa Alanya’da yetiştirilmiştir. Muzun meyve verdiğinin görülmesi üzerine, 1930'lu yıllardan sonra meyvesi için ticari amaçla yetiştirilmeye başlanmıştır.

Bugün ülkemizde sadece Anamur, Bozyazı, Gazipaşa ve Alanya ilçeleri ile çevresinde Musa Cavendish dediğimiz bodur muz üretimi yapılmaktadır.

Dünyadaki muz üretimi en fazla Asya kıtası ülkelerinde yapılmaktadır. Bu kıtayı sırasıyla Güney Amerika, Orta Kuzey Amerika, Afrika, Okyanusya ve Avrupa ülkeleri izlemektedir. Dünya muz üretimi 1975 yılı istatistiklerine göre 37 milyon tondur. Ekiliş alanı ise 29.150.000 dekardır.

Muz ülkemizde Anamur, Bozyazı, Alanya, Gazipaşa ve çevresinde, Toros dağlarının koruduğu mikroklimalarda, çok sınırlı alanlarda yetiştirilmektedir. Bu nedenle üretim miktarı azdır. 1994’de 12.000 dekar alanda 30.000 ton iken 2000 yılında 20.000 dekar alan ve 80.000 ton üretime ulaşmıştır. Ülkemizin yıllık muz tüketimi ise 400.000 ton civarındadır.

Muz, sağlığımıza yararlı bir besindir. Yararları şu şekilde özetlenebilir:

Ø   Muz potasyum bakımından zengin bir bitkidir. Bu özelliği nedeniyle tansiyonu belli düzeyde tutar.

Ø   Muz ham olarak tüketildiğinde kabızlığa, olgun tüketildiğinde ishale iyi gelir.

Ø   Muz yemek kişiye psikolojik yönden iyi gelir ve uykuyu düzenler.

Ø   Muz ülser yaralarının tedavisine yardımcı olur.

Ø   Muz yüksek kolesterolü düşürür.

100 g muzda bulunan besin değerleri

Enerji

85 kalori

Protein

1,1 g

Karbonhidrat

22,2 g

Kolesterol

0

Yağ

0,2 g

Lif

0,5 g

Fosfor

26 mg

Kalsiyum

8 mg

Demir

0,7 g

Sodyum

1 mg

Potasyum

370 mg

Magnezyum

33 mg

A vitamini

190 IU

B1 vitamini

0,05 mg

B2 vitamini

0,06 mg

B3 vitamini

0,7 mg

B6 vitamini

0,5 mg

C vitamini

7 mg

Folik asit

10 mg

E vitamini

0,4 mg

Tablo 1.1: Muzun besin değeri

1.2. Muzun Botanik Özellikleri

1.2.1. Kök Yapısı

Muz kökleri, toprak altında bulunan ve esas gövdeyi oluşturan yumrudan çıkar. Yumrunun daha çok üst taraflarından çıkar. Bu çıkış dörder adetlik gruplar hâlindedir. Muz eğer tohumdan yetiştirilmişse henüz yumru oluşmamıştır. Kök, kazık kök şeklindedir. Kazık kök daha sonra yumruya dönüşür.

Muz kökleri 5-8 mm çapındadır ve uzunlukları boyunca kalınlıkları değişmez. Bu kökler yumrudan biraz uzaklaşınca kendilerinden daha ince yan kökler oluşturur. Bunlar da 4-5 mm çapa ulaşır ve aynı kalınlıkta kalır. Kılcal kökler bu yan kökler üzerinde bulunur. Muz köklerinin dış kısmı koyu kahverengi, siyaha yakın, iç kısmı ise beyaza yakın krem rengindedir. Kılcal köklerin görünüşü ise beyazdır.

 

Muzda meydana gelen kök sayısı bitkinin sağlık durumuna bağlıdır. Bir yumru 200300 ve daha fazla kök meydana getirebilir. Ülkemizde kökler en fazla ilkbahar mevsiminde meydana gelir.

Uygun şartlarda kökler, 50 cm yanlara ve 75 cm derinliğe kadar gidebilir. Köklerin çoğunluğu 15-40 cm derinliktedir. Bununla birlikte 140 cm derinliğe kadar inen köklere de rastlanmıştır. Muzun kökleri kısa ömürlüdür.

 

1.2.2. Gövde Yapısı

Muzun gerçek gövdesi toprak altında bulunur ve yumru şeklindedir. Yumru gövde besin depo eder. Gövdede kuru madde miktarı fazladır. Gerçek gövde çok yıllıktır

 

Muzun toprak üstünde görülen gövdesi yalancı gövdedir. Buna toprak üstü gövdesi de denir. Yalancı gövde toprak üzerinde sanki yaprak saplarının birleşmesinden meydana gelmiş bir kütük gibidir. Bodur muzlarda gövdenin boyu 1,5-2,25 m’ye kadar çıkar. Üst kısmında dört bir tarafa açılmış yapraklar bulunur. Yeni yapraklar gövdenin orta kısmından meydana gelir. Yalancı gövde yeşilimtrak görünüşlü ve yaşlandıkça unumsu bir örtü ile kaplanır. Elle dokunulduğu zaman bu beyazlık ele bulaşır.

Yalancı gövde, yapraklarını tamamladıktan sonra meyve salkımını andıran bir tomurcuk (hevenk, dal) oluşturur. Bu olaya muz üreticileri muz doğurdu demektedir.

Tomurcuk bir defa gerçekleşmekte ve daha sonra görevini bitirmektedir. Meyvesini vermiş olan yalancı gövde, muzun hasadından sonra yanında bırakılacak olan fidenin beslenmesi için kesilmemeli, yerinde bırakılmalıdır. Sadece tepesinden (yaprakların ayrıldığı bölgeden) vurulmalı, kesilen kısım da toprakta organik gübre olarak bırakılmalıdır. Yerinde bırakılan yalancı gövde, yanındaki fideyi besleyecek, zaman içinde pörsüyerek çökecektir. Bir sonraki onarma döneminde bu kısım toprak altına gömülerek, ayrışması hızlandırılarak toprağın organik madde içeriğinin zenginleşmesi sağlanmalıdır.

1.2.3. Yaprak Yapısı

Muzun yaprakları ilk çıkışta boru şeklindedir. Sonra uç kısmı yavaş yavaş açılarak karakteristik muz yaprağını oluşturur. Muzun yaprakları büyüktür. Yaprak uzunluğu 2 m ve genişlik de genellikle 60–90 cm olabilir. Yaprak sapı daralmış kanal görüntüsünde ve alt tarafı yuvarlaktır.

 

1.2.4. Tomurcuk ve Çiçekler

Muzda tomurcuk, çiçekler ve meyve salkım şeklindedir. Yalancı gövdenin sonunda bir çiçek sapı ve üzerinde büyük bir tomurcuk meydana gelir. Tomurcuk çok sayıda çiçek taşır. Tomurcuğun üstü kurşuni renkte mumsu bir tabaka ile örtülüdür. Bazı çeşitlerde çiçek sapı aşağı doğru eğilirken bazılarında dik olarak büyür. Muzun esas çiçekleri tomurcuk üzerindeki brakte yapraklarının altındadır. Brakteler tek tek açılır ve dış yüze doğru kıvrılırlar. Kıvrılan braktelerin altından meyve elleri ortaya çıkar.

Muz salkımlarında 3 çeşit çiçek bulunur. İlk açılan braktelerin altlarından çıkan çiçekler dişi çiçek olup daha sonra muza dönüşürler. Dişi çiçeklerin muza dönüşmesi için döllenme olması gerekmez. Bu nedenle muzlara bu özelliklerinden dolayı partenokarpi denir. Kuruyan stigmalar hasada kadar dökülmeden meyve ucunda kalabilirler.

Salkımdaki çiçek sayısı ne kadar fazla olursa salkım ağırlığı da o kadar fazla olacaktır. Salkımdaki dişi çiçek sayısı sıcaklığa bağlı olup sıcak aylarda artar, soğuk ve ılık aylarda az olur.

Dişi çiçeklerin hemen altında çift organlı çiçekler bulunur. Bu çiçeklerden oluşan meyveler küçük ve kalitesizdir. Çift organlı çiçeklerin hemen altında ise erkek çiçekler bulunur. Bodur muzlarda erkek çiçekleri örten brakteler meyve sapına bağlı kalır ve genellikle açılmazlar.

Salkımdaki tarak sayısı kaynağı yalancı gövdede olan dişi çiçek sayısına bağlıdır. Dişi çiçek sayısı da sıcaklıkla ilgilidir. Dişi çiçeğin oluştuğu anda iklim ne kadar soğuk olursa tarak sayısı da o kadar az olur. Parmak büyüklüğüne ise toprak verimliliği, kullanışlı su ve fotosentez derecesi gibi etmenler etkili olmaktadır.

1.2.5. Meyve Yapısı

Taraklar üzerinde bulunan meyveler karşıdan bakıldığında sağdan sola doğru gelişirler ve çift sıralı, satranç şeklinde dizilmişlerdir. Bu nedenle gelişme devresi sonunda parmaklar 5 köşeli ve sağdaki meyveler daha iri olur.

Her tarakta 10-26 parmak bulunur. İlk taraklarda parmak sayısı fazla ve meyveler iridir. Uca doğru gidildikçe meyveler sayıca azalır ve küçülür.


Fotoğraf 1.7: Muz bitkisinin meyveleri

1.3. Muz Çeşitleri

   Kısa boylu çeşit: Dwarf Cavendish kenar yüksekliği en az 3,5 metre olan seralar için önerilen bodur çeşittir. İyi yetiştirme koşullarında parmak uzunluğu 15-25 cm bulur. Ülkemizde yıllardır yetiştirilmektedir. Kısa boylu olduğu için hemen hemen her türlü serada yetiştirilebilir.

   Orta boylu çeşit: Ülkemizde Grand Nain adıyla bilinen çeşittir. Dwarf Cavendish çeşidinden 1 metre kadar daha uzun boyludur. Uzun parmak yapısı, sağlıklı kök gelişimi, geniş gövde kuturu, nematod ve kök çürüklüğüne karşı dirençli olması gibi özellikleri nedeniyle tercih edilir. Kenar yüksekliği en az 4,5 metre olan seralarda yetiştirilmesi önerilir.

   Uzun boylu çeşit: Ülkemizde Williams adıyla bilinen uzun boylu çeşit, kısa boylu dwarf cavendish çeşidinden 1,5 - 2 metre kadar daha yüksek bir gövde yapısına sahiptir. Bu çeşidin dikileceği seralarda kenar yüksekliği en az 5-5,5 metre olmalıdır. Grand nain çeşidinin özçelliklerine benzer yapıdadır. Bu çeşitte uzun boy, işçilik masraflarının artmasına neden olabilir.

1.4. Genel İstekleri

Muz tropikal iklim bitkisidir. Ortalama sıcaklığın 26-27 0C olduğu bölgelerde yetişir. Ülkemizde Akdeniz iklimi görülen bölgelerde yetiştirilmektedir. Sıcaklığın 2-3 0C’ye düştüğü durumlarda bitkiyi korumak için önlemler alınmalıdır. Sıcaklık sıfır dereceye düştüğünde bitki zarar görmeye başlar. Sıfırın altına düşen sıcaklıklarda ise bitkinin toprak üstü kısımları ölür. Aşırı sıcaklarda ise bitki iyi gelişemez.

Muz gece ile gündüz, yaz ve kış mevsimleri arasındaki sıcaklık farkının çok olmasını istemez. Kış aylarında sıcaklığın 12 0C’nin altına düşmediği ve sıcaklık farklarının az olduğu zamanlarda iyi verim alınır.

Muz yetiştiriciliğinde rüzgar önemlidir. Şiddetli rüzgarlar muz yapraklarının parçalanmasına neden olur. Çok şiddetli rüzgarlar ise bitkinin gövdesine zarar verir, kökten sökülmesine neden olur. Bu nedenle çok rüzgar alan bölgelerde muz yetiştirilmesi önerilmez. Bu bölgelerde muz yetiştirilmekte ısrar ediliyorsa rüzgar kıranlar yapılmalıdır.

Muz yetiştirilecek bölgelerde havanın nemi de önemlidir. Havadaki nem oranı % 60’ın altına düşmemelidir.

Muz yetiştirilecek topraklar besin maddeleri yönünden zengin olmalıdır. Derin, geçirgen, hafif bünyeli, organik madde yönünden zengin ve alkali karakterde topraklar muz yetiştirmek için uygundur.

Muz için toprağın pH derecesi 6 olmalıdır. Ama 4,5-8 pH arasındada muz yetiştirilebilir. Akdeniz Bölgesi’nin toprağı kireçli olduğundan bu bölgenin pH derecesi 7’dir. Bu yüzden muz bahçelerinde gübreleme yaparken dikkatli olunmalıdır.

1.5. Muz Üretimi

Muz üretimi üç yolla yapılmaktadır. Bunlar:

 Tohumla üretim: Bu yöntemle üretim ülkemizde yapılmamaktadır.

 

 Pinçlerle üretim: Toprakaltı yumrusundan çıkan pinçlerle üretim ise muz fidanları, yaşlı muz bitkisinin budanması sırasında bitkinin toprakaltı gövdesinden süren 40-50 cm boyunda dar (kılıç) yapraklarının topraktan köklü olarak sökülmesiyle elde edilir.

 Toprak altı yumrularla üretim: Toprak altı yumrular göz adedine göre parçalanır (patates üretiminde olduğu gibi). Bu parçalar sıcak yastık veya seralara dikilir. Parçaların sürgün vermesi sağlanır. Elde edilen sürgünler gerçek yerlerine dikilir.

1.6. Bahçe Tesisi

Muz bahçesi kurmak için kuzeye kapalı, soğuktan korunmuş yerler tercih edilmelidir. Muz bitkileri güneye bakan hafif eğimli yerlerde iyi gelişmektedir.

Muz bitkisinin dikim zamanı ülkemiz için mart -mayıs ayları arasıdır. Genellikle iklim durumu bu süreyi belirler. Serada yetiştiricilik yapılacaksa eylül ayında dikim iyi sonuç vermektedir.

 

 

 

2. KÜLTÜREL İŞLEMLER

2.1. Sulama

Muz yapraklarının geniş olması, terleme yoluyla çok miktarda su kaybetmesine neden olur. Bu nedenle sürekli nemli toprak ister. Ayrıca bitki besin maddelerini bol miktarda almak için toprağın nemli olması gerekir.

Birçok meyve ağacı ile karşılaştırıldığında daha yüzeysel bir kök sistemine sahiptir. Topraktaki su miktarı düştüğü zamanlarda, bitkinin topraktan su alma yeteneği azalır. Topraktaki su eksikliğine çok çabuk fizyolojik tepki gösterir. Aşırı sulama muz köklerine zarar verir. Toprağı çoraklaştırır ve bazı yerlerde toprağın taşınmasına neden olur. Bütün bu nedenlerden dolayı muz bahçeleri, azar azar fakat sık sık sulanarak su sıkıntısı çekmeleri önlenmelidir.

 

Muzda sulama iklim ve toprak durumuna göre değişir. Aylık yağışın 100 mm olduğu yerlerde ayrıca sulama yapmak gerekmez. Ancak 50 mm altında yağmur alan bölgelerde sulamaya gerek duyulmaktadır. Muz yetiştiriciliğinde çeşitli sulama yöntemleri kullanılmaktadır. Bunlar şu şekilde özetlenebilir:

   Çanak veya tava usulü sulama: Ağacın altında çanak şeklinde tava hazırlanır. Su buraya verilir. Fidanlar için uygundur.

   Ark veya karık usülü sulama: Muz fidanları arasına arklar açılır. İki sıra arasındaki arklara su verilir.

   3.Salma sulama: Bu sulama şeklinde bütün alan sulanır.

   4.Yağmurlama sulama: Suyun özel bir sistemle yağmur şeklinde bitkilerin üzerine verilmesidir.

   5.Damlama usulü sulama: Suyun ağacın etrafındaki bazı noktalara damlatılmak suretiyle verilmesidir.

Yukarıda anlatılan sulama şekillerinin en çok kullanılanı yağmurlama ve damlama sistemidir. Bu sistemler sudan tasarruf sağladığı için de önemlidir.

İlkbaharda havalar kurak gitmeye başlayınca sulama da başlamalıdır. İlk zamanlar 810 günde bir sulama yapılır. Haziran, temmuz ve ağustos aylarında sulama sıklığı artırılır. 35 günde bir sulama yapılır. Sonbahar kurak geçerse geniş aralıklarla kasım ayına kadar sulamaya devam etmek gerekir.

Muz bitkisinin fazla suya da toleransı çok değildir. Özelliklede su basması verimi azaltır. Muz bitkisi yüksek sıralar sayesinde yüzeysel su basmasına 72 saat dayanabilir. Eğer toprak doygunluğu 24 maksimum 48 saatten fazla sürerse önemli ölçüde verim kaybı yaşanır. Muz bitkisi iyi drenajlı toprak ister.

2.2. İlaçlama

Muz yetiştirilen bölgelerde çok çeşitli hastalık etmenleri ve zararlılar bulunmuştur. Ülkemizde en önemli ve yaygın olan zararlılar nematotlardır. Nematotlar bitki özsuyunu emerek onun zayıflamasına sebep olurlar. Nematodlar genellikle yapraklarda sararma, gövdede yumuşama, bodurlaşma ve gelişme geriliği meydana getirirler.

   Nematotlar:

           Kök oyucu nematot (Radopholus similis): Kök dokularında delik açarak bitkinin çürümesine neden olurlar. Bulaşmış köklerde kırmızı ve siyah lekeler bulunur. Bu lekeler bütün kökün çürümesine neden olur. Ayrıca bu delikler mantarların buralara yerleşerek başka hastalıkların da oluşmasına neden olmaktadır. Bu nematot henüz ülkemizde görülmemiştir.

           Spiral nematodu (Helicotylenchus multicinctus):Vücudu helezon şeklindedir. Çıplak gözle görülemeyecek kadar küçüktürler. Bitkinin kılcal köklerine zarar verirler. Köklerin dış kısmında yaşarlar. Bitki özsuyunu emerek zarar oluştururlar.

           Kök ur nematotları (Meloidogyne spp.): Bu zararlının bulaştığı bitki söküldüğü zaman köklerinde irili ufaklı urlar görülebilir. Bu urlar enine kesildiğinde küçük, küre şeklinde ve beyaz inci tanesi gibi dişi nematotlar görülür. Keselerin ortasında da siyah yumurta keseleri bulunur. Bitkinin üst bölümüne su ve besin taşıması olamayacağından tipik kuraklık ve besin eksikliği görülür.

           Muz kök gal nematodu: Kök damarlarında delik açarak şiddetli çürümelere neden olurlar. Erken belirtileri yaprak sararması, ufak salkımlar, yaprakların pörsüyüp parçalanmasıdır.

Nematotlardan korunmak için muz bahçeleri nematotsuz alanlar üzerinde kurulmalıdır. Nematotsuz dikim materyali kullanılmalı, dayanıklı muz bitkileri münavebeye sokulmalıdır. Yeni dikilecek muz fideleri mutlaka nematod ilaçları ile hazırlanmış ilaçlı su havuzlarında en az yarım saat bekletilerek dikilmelidir. Zararlılar; muz yetiştirilen bölgelerde zarar yapan 200’den fazla böcek, 7 akar, 17 nematot olduğu saptanmıştır.

Bunlardan en önemlileri muz hortumlu böceği, güve, trips ve muz afidi’dir. Ayrıca bazı böcekler, mısır koçan kurdu, yeşil kurt, prodonya, yaprak bitleri, tavuk, fare, domuz gibi hayvanlar da muz bitkisine zarar vermektedir.

Muz yetiştiriciliğinde dünya çapında önemli bazı hastalıklar vardır. Ancak bunların büyük çoğunluğu subtropik iklimde, yani ülkemizde görülmemektedir. Bazı önemli hastalıklar şunlardır:

   Panama hastalığı

   Yaprak leke hastalığı

   Bunchy Top (Banana buncytop virus)

   Bakteriyel solgunluk

   Panama hastalığı: Bu hastalıklar içinde en önemlisidir. Hastalığın etkeni mantarlardır. Mantar bitkiye köklerden girer. Muzların yumru gövdelerinde zarar yapar. Mantar toprakta uzun süre dayanır. Tropikal Asya, Afrika ve Amerika'nın birçok bölgelerinde bu mantar çeşidi yaygındır. Genel olarak bu hastalıkla savaşmak için etkili kontroller ve bu hastalığa dayanıklı klonlarla yetiştiricilik yapmak gerekir. Gross Michel klonu Panama hastalığına duyarlıdır. Bu klonla kurulmuş olan bahçeler bu hastalıktan bahçenin tamamen ölmesine varacak kadar zarar görmektedir. Bu nedenle yerini Cavendish grubuna giren hastalığa dayanıklı klonlara terk etmiştir. Sıcak toprak ısısı ve kötü drenaj, yüksek toprak rutubeti yayılmayı arttırır.

 

   Yaprak leke hastalığı: Muz bitkisinde görülen tehlikeli bir mantari hastalıktır. Cercospora musae mantarının neden olduğu hastalıktır. İlk belirtisi yaprağın orta damarı boyunca ve ona paralel olarak görülen hafif kahverengi yeşil, 0.3-1 mm uzunluğundaki yapraklar üzerinde açık sarı lekelerdir. Lekeler, 1 cm uzunluk ve 1.5 cm kadar genişliğe ulaşarak kahverengiden siyaha dönen bir hat üzerinde eliptik, hafifçe kuru lekeler hâlini alır. Lekeler küçük kaldığı zaman zarar önemli değildir. Fakat lekelerin çevresindeki dokular hızla ölmeye başlar, ölü kısımların birleşmesiyle yaprağın az veya çok kısmı tamamen bozulur. Bunların küçük bir miktarı büyür ve oval bir hâl alır. Koyu kahverengiye dönüşür, sonra lekelerin orta kısmı ölür. Fotosentez için gerekli yaprak alanının azalmasına bağlı olarak salkım ve meyveler küçülür. Yapraklardan sonraki belirtisi meyvelerde görülür. Parmaklar olgunlaşmadan sararır. Meyveler köşeli ve erken olgunlaşır. Ülkemizde henüz tespit edilmemiştir.

Bakteriyel solgunluk: Pseudomanas solanacearum bakterilerinin neden olduğu bir hastalıktır. Hastalık öncelikle alt yaprakların sararmasına yol açar. Hastalık ilerledikçe diğer yapraklar sararmaya başlar ve bitki kurur. Kuruyan bitki çürür ve yıkılır. Bitkinin gövdesi kesilerek incelenirse özsu borularında sarı, kahverengi ve mor lekeler görülür. Hastalıktan korunmak için bahçede kullanılan aletlerin steril olması ve hastalıksız fide kullanımı önemlidir.

 

   Bunchy Top (Banana buncytop virus): Muzlarda görülmeye başlanan virüslerin neden olduğu bir hastalıktır. Bahçelere çok zarar vermektedir. Virüsler afitlerle taşınır. Hastalık bulaşmış bitkilerde yapraklar tepede rozet şeklinde toplanır. Hastalıklı bitkilerde büyüme geriliği görülür.

Hastalığın belirtisi yapraklardaki damarlarda görülen düzenli olmayan şeritlerdir. Hastalık ilerledikçe şeritler bütün damarlar boyunca uzanır. Bu hastalıktan bahçeyi korumak için hastalıksız fideler kullanılmalıdır.

Bundan başka muzlarda diğer mozaik virüsü hastalıkları da görülebilmektedir.

 

 

 

 

3. HASAT İŞLEMLERİ

3.1. Hasat Zamanı

Muz meyvesi hasadı yapmak için meyvelerin tam olgunlaşması beklenmez. Meyveler olgunlaşıp hasat yapıldığında meyve kabuğu çatlayarak meyvelerin zarar görmesine neden olur.

Muz sağlıklı ortamda ve uygun ekolojide doğumdan sonra 80-100 günde hasat yapılacak duruma gelir. Ülkemizde bu süre 125- 150 gün civarındadır. Güneşlenmenin az olduğu ve sıcaklığın düştüğü durumlarda hasat zamanı gecikir.

Hasat meyvelerin koyu yeşilden açık yeşile döndüğü, parmak içleri dolgun ve parmak köşeleri yuvarlaklaşırken yapılır

 

   Üç çeyrek: Meyve yarı irilikte ve belirgin köşelidir.

   Tam gelişmiş üç çeyrek: Meyve daha az belirgin köşelidir. Ø Tam: Meyvenin köşeli durumu tam olarak kaybolmuştur.

Yerel pazarlar için hasat zamanının saptanmasında kabuk rengi dikkate alınmakla beraber, uzak pazarlar için daha erken hasat etmek gerekir. Muzlar piyasaya sınıflandırılarak sunulmalıdır. Uluslararası yaygınlıkta bir sınıflamada aşağıdaki derecelendirmeler kullanılmaktadır.

   I. sınıf: En az 95 g ağırlıkta, 177 mm uzunlukta ve çevresi 107 mm olan büyük

parmaklar

   II. sınıf: En az 65 g ağırlıkta, 152 mm uzunlukta ve çevresi 95 mm olan orta boy parmaklar

   III.sınıf: En az 58 g ağırlıkta, 139 mm uzunlukta ve çevresi 95 mm olan küçük boy parmaklar

3.2. Hasadın Yapılması

Muz hasadı yapılırken meyvenin zarar görmemesine dikkat edilmelidir. Zedelenmiş meyvelerin korunması güç olur ve pazar değeri de düşer. Tüm bahçenin hasadı ya bir defada veya 2–3 defada dallar dipten kesilip alınmak suretiyle yapılmaktadır.

Dwarf Cavendish'de hasat tek kişiyle yapılır. İşçi sol eliyle dalın sapını tutar ve diğer elindeki uygun bir bıçakla ekseni 30–40 cm ilerisinden keser.

Diğer türlerde ise meyve hasadı iki kişi ile yapılır. Önce salkımlar gözenekli bir torbaya geçirilir. Bir kişi torbayla beraber salkımı tutarken diğer kişi keskin ve temiz bir keski ile meyve sapını keser. Kesim işlemi tamamlandıktan sonra taşıyıcılar omuzlarına sünger yerleştirerek muz salkımlarını uygun bir yere taşırlar.

3.3. Pazara Hazırlama

Hasat edilen muzlar uygun araçlarla depolara nakledilir. Daha sonra taraklar daldan kesilerek ayrılır. Kesilen yerlerin meyveye zarar vermemesi için meyveler zayıf bir hypoklorid banyosunda 10 dakika bekletilir. Kesilen yerlerden çıkan salgılar meyvenin üzerinde lekeler oluşturabilir. Bu durum meyvenin pazar değerinin düşmesine neden olur. Daha sonra mantar ilacıyla ilaçlanır. Bu ilaçlamalar yapılırken meyvenin kararmasını önleyen antioksidanlar da ilaçlara ilave edilmelidir. Kesilmiş kısımlar ilaca batırıldıktan sonra kurutulur ve ince polietilen örtülerle sarılarak delikli karton kutularda ambalajlanmalıdır.

Hasat edilen muz koyu yeşil renkli kabuğa sahiptir. Olgunlaştırma bu rengin açılması, meyvenin öz kısmının yumuşaması ve donuk beyaz renk almasıyla başlar.

Kabuk rengi önce açık yeşil, yeşilimsi, sarı ve en son parlak sarı renge döner. Bu son devrede meyve ucu ve sapı henüz yeşildir. Kabuk doygun sarı olunca meyve yeme olgunluğuna gelmiş olur.

Daha ileri devrede meyve eti sulanır ve generatif değişimler başlar. Çeşitli mantar enfeksiyonları, kabuk kararmaları görülür. Sonunda meyve tüm olarak yenemeyecek hâle gelir.

Olgunlaştırma sırasında klorofil bozulur, renk sararır, meyve eti yumuşar. Nişasta şekere dönüşür. Bu dönüşüm 3-7 gün arasında değişir.

Olgunlaşma sırasında;

   1. aşama yeşil dönem,

   2. aşama açık yeşil dönem (nişasta şekere dönüşmeye başlar),

   3. aşama yarı yeşil dönem (taşımaya uygun),

   4. aşama ¾’ü sarı dönem (3-5 oC saklama ortamında saklanabilir),

   5. aşama sarı ama uçları yeşil dönem (manava gönderme zamanı),

   6. aşama tam sarı dönem (müşteriye sunma için en uygun renk),

   7. aşama kahverengi noktalı sarı renk, en fazla tat olan dönem 7. dönemdir.

KAYNAK : MEGEP (MESLEKİ EĞİTİM VE ÖĞRETİM SİSTEMİNİN GÜÇLENDİRİLMESİ PROJESİ)