Silifke Ziraat Odası

Vatan Hürriyet Ekmek

ZOBİS
ZOBİS
Silifke Ziraat Odası > Bağcılık

Bağcılık

1. ASMA YETİŞTİRİCİLİĞİ

1.1. Asma Yetiştiriciliği

Bilimsel sınıflandırma:

           Âlem: Plantae

           Bölüm          : Magnoliophyta

           Sınıf : Magnoliopsida

           Takım          : Vitales

           Familya       : Vitaceae

           Cins : Vitis

           Tür : Vitis vinifera

 

Fotoğraf 1.1: Üzüm (asmanın meyvesi)

Üzüm, yeryüzünde kültürü yapılan en eski meyve türlerindendir. Tarihçesi M.Ö. 5000 yılına kadar dayanır. Ana vatanı Anadolu’yu da içine alan Küçük Asya denilen,

Kafkasya’yı da kapsayan bölgedir. Bu bakımdan Anadolu, eski ve köklü bir bağcılık kültürüne sahiptir. Üzüm, diğer meyvelerle kıyaslandığında en fazla çeşide sahip olan türlerdendir. 10000’in üzerinde üzüm çeşidi bulunduğu tahmin edilmektedir. Ana vatanı Anadolu olan 1200 kadar üzüm çeşidi bulunmaktadır. Türkiye asmanın gen merkezi olup, dünya üzerinde en iyi elverişli bağcılık kuşağı üzerinde bulunmaktadır. Ülkemizde Ege, Marmara, Akdeniz ve Güneydoğu Anadolu Bölgeleri üzüm üreten bölgelerdir. Bu çeşitlerden oluşturulmuş Milli Koleksiyon Bağı, Tekirdağ Bağcılık Araştırma Enstitüsü’nde bulunmaktadır. Bunların 50–60 kadarının ekonomik üretimi yapılmaktadır.

1.1.1. Tanımı ve Önemi

Asmayı tanımlarken organlarını iyi bilmek gerekir. Asmanın organlarını, toprak altı ve toprak üstü olmak üzere iki ana kısımda inceleyebiliriz. Bunlar:

   Toprak altı organları: Kökler bu sınıfta yer alır. Kökler de kendi içinde birçok sınıfa ayrılır. Bunlar; ana kök, boğaz kök, yan kök ve dip köklerdir.

   Toprak üstü organları: Asmanın toprak üstü organları, aşı noktasından itibaren toprak dışında kalan gövde, ana kollar, iki ve bir yılık dallar üzerindeki kışlık gözler ve bunlardan oluşan yazlık sürgünlerdir.

Gövde, toprak seviyesinden ana kolların birbirinden ayrılmaya başladığı ve dallandığı yere kadar olan bölümüdür. Asmanın gövde yüksekliği verilen terbiye şekline bağlı olarak değişmektedir.

Asmanın gövdesi desteklenmeye gereksinim duyar. Genellikle kıvrımlı, tırmanıcı ve sarılıcı bir yapıya sahiptir. Yapılacak destekleme sistemine göre asma gövdesi, 15 – 200 cm arasında uzayabilir.

Asma gövdesinin ve ana kollarının üzerinde, kalın ve mantarımsı yapıda ölü bir kabuk tabakası vardır. Bu tabaka zamanla şeritler halinde ayrılır.


Resim 1.1: Asmanın toprak altı ve toprak üstü kısımları

Ana kollar, gövdenin devamıdır. Asmaya verilen terbiye şekline göre sayısı, yönü ve uzunluğu değişiktir. Örneğin goble terbiye sisteminde ana kol sayısı 3-5 adet iken kordon terbiye sisteminde 2 ana kol vardır.

İki yıllık dallar, ana kolların ucunda bulunan ve üzerinde bir yıllık daları taşıyan organlardır. Bir yıl önce iki gözden budanan ve bir yıl sonra da bundan çıkan yıllık dallardan altta kalanı kısa (2 gözden) üstteki yıllık dal ise iki yıllık kısımla birlikte çıkarılıp atılır.

Bir yıllık dallar ve üzerindeki organlar, bir yıl önce ilkbaharda gözlerin sürmesiyle meydana gelen yazlık sürgünlerdir. Bir yılık sürgünler üzerinde bazı organlar yer alır. Bunlar; boğumlar, boğum arası, yaprak sapının izi, salkım sapı kalıntısı, koltuk dalları ve gözlerdir.

 1.1.2. Çeşitleri

Yurdumuzda yetiştirilen en önemli çeşitleri; Sultani Çekirdeksiz, Çavuş, Ada Karası, Ak Üzüm, Bornova Misketi, Hamburg Misketi, Horozkarası, Müşküle, Misket, Öküzgözü, Boğaz kere ve Kalecik Karası’dır. Önemli çeşitlerin özelikleri şunlardır:

 Alfons: Fransız kökenli, koyu mor, siyah pusludur. İri tanelidir. Orta mevsimde olgunlaşan bir çeşittir. Marmara Bölgesinde ağustos ayı sonuna doğru olgunlaşır. Oldukça verimli olup çok salkım yapar. Kaliteli üzüm için özellikle sulanmayan bağlarda salkım seyreltmesi yapmak gerekir. Aksi durumda ufak ve boncuklanmış salkımlar görülebilir. Asma üzerinde ve soğuk depoda muhafazaya uygundur. Siyah ve iri tanesi ile yüksek fiyattan alıcı bulur.

Fotoğraf 1.3: Alfons çeşidi

Cardinal: İri tanelidir. Erkencidir. Kırmızı renkli bir çeşittir. Erkenci bir tipi özellikle örtü altı için güney bölgelerimizde uygundur. Taban topraklarda çatlama görülebilir. Fazla yüklemede ise boncuklanma ve yetersiz renklenme görülür. İri ve kaliteli tane için bakım işlerini zamanında yapmak gerekir.


Fotoğraf 1.4: Cardinal çeşidi

 Çavuş: Anadolu kökenli olup çok sevilen bir üzüm çeşididir. Beyaz Çavuş, Pembe Çavuş ve Bozcaada Çavuşu gibi pek çok sinonimi vardır. Çekirdekleri küçük, içi boş ve tanede 1-3 adettir. Fizyolojik dişi olması sebebiyle mutlaka babalık çeşitlere (Karasakız, Balbal, Hafızali, Hamburg Misketi gibi) 1 / 6 oranında bağda yer verilmelidir. İri taneli ( 6-7 g) oval, sarı yeşil renkli, ince kabuk, şeffaf damarlı ve pusludur. Erkenci sayılabilir. Marmara’da ağustos ayı ortalarında olgunlaşır ancak iri yaprakları ve küllemeye hassas olması sebebiyle yaz budaması ve ilaçlamaların zamanında yapılması gerekir. Kendine has aranan bir aroması vardır.


Fotoğraf 1.5: Çavuş çeşidi

 Müşküle: Marmara Bölgesinde ve özellikle de İznik Bölgesinde yaygın olarak üretimi yapılan beyaz taneli ve taneleri orta irilikte (4-5 g) ve yuvarlak olan oldukça verimli çeşitlerimizdendir. Kalın kabuk, puslu, şeffaf ve sarı yeşil renklidir. Hasada yakın, tanelerin güneş gören tarafı kızarır. Salkımları orta iri (400–500 g), kanatlı, konik ve orta sıklıktadır. Asma üzerinde bekletmeye ve soğukta muhafazaya uygun bir çeşittir. Çok geççi olup Razaki den 3- 4 hafta sonra olgunlaşır.

Razaki: Çok yaygın olarak kullanılan sofralık çeşitlerimizdendir. Yirmiden fazla tip ve sinonimi vardır. Uzun oval şekilli ve çok iri taneli (6-7 g), beyaz, 1 3 çekirdekli, az sulu ve tatlı, kabuğu kalın veya orta kalınlıktadır. 20-40 ppm GA ile (tane 2-3 mm iken) irilik artışı ve sap bağlantısı güçlendirilir. Marmara da eylül ayının ilk haftası içinde olgunlaşır. Orta budamaya (4-5 göz) uygundur. 

Fotoğraf 1.7: Razaki çeşidi

Sultani Çekirdeksiz: Etli, az asitli, çekirdeksiz beyaz üzümdür. Manisa ve Denizli taraflarında sofralık ve kurutmalık, yaygın olarak yetiştirilir. Ancak son yıllarda şarap yapımında da kullanılmaktadır. Manisa'da, Akdeniz ikliminin etkisi altındaki 200 m yüksekliğindeki oldukça verimli kumlu topraklarda, yüksek telli terbiye sistemi uygulanarak dikilmiştir. Denizli'de yine verimli killi topraklarda yetiştirilir. Ancak son yıllarda pazarlamada sorunlar yaşanmaktadır.

Fotoğraf 1.8: Sultani çekirdeksiz çeşidi

Pembe Gemre: Ege, Akdeniz ve Güney Doğu Anadolu’da yaygın üretilen yerli çeşitlerimizdendir. Çok iri, sert dokulu, yuvarlak ve pembe tanelidir. Salkım güvesine karşı duyarlıdır. En geç olgunlaşan çeşitlerimizdendir.

Fotoğraf 1.9: Pembe gemre çeşidi

 Perlette: ABD kökenli, ince kabuklu, gevrek etli, hafif aromalıdır. Çekirdeksiz olup GA uygulamaları ile tane iriliği ve yola dayanıklılığı artar. Ancak çatlama ve çürüme riski oluşur. Çok erkenci, sıcak yöreleri, derin-süzek toprakları sever. Ege ve Akdeniz yöresinde yaygındır.


Fotoğraf 1.10: Perlette üzüm çeşidi

Hamburg Misketi: Marmara ve İç Anadolu bölgesinde yetiştirilen orta taneli (4–5 g), siyah, yuvarlak şekillidir. Tane içi etli, sulu, tatlı ve misket kokuludur. 2–3 çekirdekli, konik ve orta büyüklükte salkımlıdır. Hamburg misketi ayrıca Marmara bölgesinde Çavuş çeşidine tozlayıcıdır. Sofralık, şaraplık ve şıralık olarak kullanılabilen bir çeşittir.


Fotoğraf 1.11: Hamburg misketi üzüm çeşidi

Uslu: Çok erkenci özelliği ile dikkat çeken sofralık bir çeşittir. Tane yapısı uzun oval, 6–7 g ağırlığında, kabuk kırmızı renkli ve ince, eti gevrek, 2 - 3 çekirdeklidir. Salkımı ise orta büyüklükte ( 250–400 g ), konik, seyrek ve orta dallıdır. Kuvvetli gelişen asmaları kısa ve karışık budamaya uygundur. Neferiye vermeye uygun olup bazen salkım seyreltmesi gerekli olur. Uslu çeşidi Akdeniz sahil kuşağında haziran ayının ikinci yarısından sonra hasat edildiği gibi bu tarih, örtü altında 15 – 20 gün erkene alınabilir.

Fotoğraf 1.12: Uslu üzüm çeşidi

Yalova İncisi: Oldukça erkenci sofralık çeşitlerdendir. Tane yapısı oval, orta kalın kabuklu, beyaz renkli, orta irilikte (6–7 g), tane eti az sulu, 2–3 çekirdeklidir. Salkımları orta büyüklükte (250–300 g), konik ve orta sıkıdır. Salkım sapı sert ve kısadır. Kabuk iyi renk yapar. Akdeniz sahil kuşağında haziran sonu temmuz ayı başında hasat edilir. Örtü altında ise bu süre haziran ayı başına kadar çekilebilir. Orta ve uzun budanması gereken bir çeşit olup, fazla yüklü asmalarda seyreltme yapılmalıdır.


Çeşit

Tanenin rengi

Biçimi

Kullanım şekli

Ada karası

Siyah

Yuvarlak

Şaraplık

Ak üzüm

Kırmızımsı

Yuvarlak

Sofralık

Bornova misketi

Sarımtırak

Beyzi

Şaraplık

Çavuş

Yeşil-sarımsı

Yuvarlak-beyzi

Sofralık

Çekirdeksiz

Açık sarı

Yuvarlak-beyzi

Sofralık, kurutmalık

Hamburg misketi

Siyah-morumsu

Büyük-beyzi

Sofralık

Horozkarası

Koyu mor

İrice

Sofralık

İri kara

Siyah

İrice

Sofralık

Kadın parmağı

Sarı-yeşil

Çok iri-beyzi

Sofralık, kurutmalık

Kişmiş

Kırmızı

Çok küçük-yuvarlak

Sofralık

Kozak

Yeşilimsi

İri-yuvarlak

Sofralık

Misket

Beyaz

Yuvarlak, orta büyüklük

Şaraplık, sofralık

Müşküle

Beyaz-kehribar

Beyzi

Sofralık

Narince

Kirli yeşil

İri beyzi

Sofralık, kurutmalık

Razakı

Sarımsı yeşil

İri beyzi

Sofralık, kurutmalık

Yapıncak

Sarımsı yeşil

Yuvarlak

Sofralık, şaraplık

Yediveren

Siyah-kırmızı

Çok iri-yuvarlak

Sofralık

Kalecik Karası

Siyahımsı kırmızı

 

Şaraplık

Narince

Siyah

Orta yuvarlak

Şaraplık

Öküzgözü

Siyah

 

Şaraplık

Boğaz kere

Siyah

 

Şaraplık

Tablo 1.1: Türkiye’de yetiştirilen bazı üzüm çeşitlerinin özellikleri

Yalova Ata Sarısı: Orta mevsimde olgunlaşan sofralık çeşitlerdendir. Taneleri çok iri (10 – 12 g), kabuk rengi beyaz, orta kalınlıkta, şeffaf ve damarlı yapıdadır. Tane eti az sulu, gevrek, 2 – 3 çekirdeklidir. Salkım orta veya büyük (400 – 500 g), konik ve sıkıdır. Özellikle tanelerin iriliği, sofralık değerini artıran bir unsurdur.

1.1.3. Genel İstekleri

İklim İsteği: Bağcılıkta başarının temel şartı bağ kurulacak yörenin iklim ve toprak faktörleri ile asmanın bu ortamlara uyum sağlamasıdır. Bu nedenle bir yere bağ tesis ederken iklim, toprak, mevki - yön, anaç ve çeşit seçimi gibi unsurları iyi incelemek gerekir. Ayrıca rüzgârlardan korunmuş yerler bağcılık açısından daha elverişlidir.

Asma bitkisinin gelişme evresi oldukça uzundur. Günlük ısı ortalaması 10 0C’yi bulunca gelişmeye başlar ve sonbaharda ısı ortalaması bu derecenin altına düşünceye kadar gelişmesini sürdürür. Her üzüm çeşidi meyveleri iyi bir şekilde olgunlaştırmak için belirli bir ısı toplamına ihtiyaç gösterir. Bağ kurulacak alanın yıllık aktif sıcaklık toplamının en az 1600 0C olması gerekir. Ekonomik anlamda bağcılık yapabilmek için yıllık ortalama sıcaklık 9-210C ve sıcak aylar ortalaması 17-200C olmalıdır. Erken olgunlaşan çeşitlerde tam çiçeklenmeden olgunluğa kadar geçen sürede 1600–20000C, geç olgunlaşanlarda ise 3000 0C ya da daha fazla sıcaklık toplamına ihtiyaç duyulur.

Asmanın kökleri derinlere iner. Bu yüzden diğer bitkilere oranla daha az yağış alan yerlerde de yetişebilir. Yıllık yağış miktarı yanında, yağışın dağılımı bağcılık bakımından çok önemlidir.

Kış aylarında ve ilkbahar başlangıcında düşen yağmurlar asma için çok yararlıdır. İlkbaharın son döneminde ve yaz başlangıcında devam eden yağışlar özellikle mantari hastalıkların artmasına sebep olduğundan bağcılıkta sorunlar yaratmaktadır.

Bağcılıkta iklim faktörleri çok önemlidir. Şayet bağ tesis ettiğimiz bir yerde ilkbahar donları, omcaların sürgün sürme zamanına kadar devam ederse, yeşil aksam, -1, -2 0C’nin altındaki ısıdan zarar göreceğinden bitkilerimiz hasara uğrar. Sonbaharda erken gelen donlar da odun kısmının iyi odunlaşmasına engel olarak genç omcaların kurumasına sebep olur.

Güneşlenme, hava ve toprak sıcaklığı ile fotosentez üzerindeki etkisi nedeniyle önem taşımaktadır. Asma, tanelerinde yüksek oranda şeker biriktirdiği için, güneşi seven bir bitkidir. Gelişme dönemi boyunca en az 1250–1300 saatlik güneşlenme istemektedir. Ekonomik anlamda bir bağcılık için bu değerin 1500–1600 saatten az olmaması gerekir.

Toprak İsteği: Asma kökleri derine giden bir bitkidir. Bu yüzden yumuşak dokulu topraklardan hoşlanır. Bağlar yazları kurak veya az yağışlı yerlerde en iyi geliştiğinden bağ toprağının derin ve su tutma kapasitesinin yüksek olması istenir. Toprak yapısı köklerin gelişmesine olanak veriyorsa fakir topraklarda bile yetişir. Yerli asmalar, kendi kökleri üzerinde yetiştirildiğinde topraktaki kirece oldukça fazla tolerans gösterirler. Fakat Amerikan asma anacı kullanılması gerekirse toprak seçimine dikkat edilmelidir. Kireçli topraklarda karşılaşılan en önemli sorun, kireç etkisiyle demir, çinko ve manganın yeterli düzeyde alınamaması sonucunda ortaya çıkan klorozdur. Klorozun bu şekli, yarayışlı hâle geçemeyen elemente bağlı olarak farklı şekilde sararmalar hâlinde ortaya çıkan besin noksanlıklarıdır.

1.1.4. Üretimi

Kültür asması; tohum, daldırma, çelik, aşı ve doku kültürü olmak üzere başlıca beş şekilde çoğaltılmaktadır:

Tohumla çoğaltma, ıslah çalışmalarında daha çok kullanılmaktadır. Asma bitkisi yabancı tozlanmaya uygun bir bitki olduğu için tohumda açılma olmaktadır. Bu da ıslah çalışmaları için avantaj sağlamaktadır.

 

Tohumla üretimde tohumlar tane etinden ayrılır, yıkanır, kurutulur. Ekim zamanına kadar kese kâğıtları içinde nemden uzak bir ortamda korunur. Alınan tohumlardaki dinlenmeyi kaldırmak ve bir örnek çimlenmeyi sağlamak için aralık ocak aylarında uygun şekilde özel olarak hazırlanmış ve sterilize edilmiş nemli kum veya harç içine 3-4 cm aralıkla ekilerek 4-5 0C’de 3 ay süre ile dışarıda veya depolarda katlanmaya bırakır. Tohumdaki dinlenmeyi ortadan kaldırmak için katlama ile soğuklamanın yanı sıra bazen Gibberelik asit (GA3) solüsyonu da uygulanabilir. Soğuklama gereksinimi giderilmiş tohumlar mart ayı başında sıcaklığı 25–27 0C oransal nemi % 80 olan seraya konularak çimlendirilir. Üç haftada çimlenme olur. Çimlenen fideler, 3-4 yapraklı olunca saksılara konur. Seralarda yeterli gelişme sağlandıktan sonra alıştırma seralarına alınır. Yazın gelişen genç asmalar sonbaharda 50–60 cm’lik bir sürgün meydana getirir. İkinci yılın sonunda bitki boyu 2 metreye yaklaşır.

Daldırma ile çoğaltım yönteminde ise filoksera zararlısının yaygın olmadığı yerlerde boş olan yerleri doldurmak için yapılır. Asmanın bir yıllık dalının gövdeden ayırmadan toprağa daldırılması ve köklendirilmesi ile olur. Bir yıllık dal boş alana doğru uzatılır. 25–30 cm derinliğindeki çukura gömülür. Dalın ucu toprağın üstüne çıkarılır. Yanına bir herek bağlanır. Hereğe bağlanan kısım iki göz üzerinden budanır. Toprağın altındaki gözler köreltilir. Ertesi yıl dalın asma ile toprak arasında kalan kısmı kesilir.

Çelikle çoğaltım ise çelik alınacak yıllık çubuklar anaç kütüğünde dibinden bir göz bırakarak kesilir. Kesilen çubuklar, aynı uçları bir tarafa gelecek şekilde demet hâline getirilerek çelik kesim ve tasnif yerlerine taşınırlar.

 

 

1.2. Bahçe Tesisi

Ülkemizde bir yörede yeni bir bağ tesis ederken aşağıda açıklanan şekilde elde edilen fidanlar kullanılmaktadır:

Aşısız yerli asma fidanı kullanılarak: Bu yöntem, filokseranın yaygın olarak bulunmadığı yerlerde kullanılır. Köklendirilen yerli asma çelikleri, köklü fidan olarak bağ kurulan yere dikilmektedir. Bu şekilde kurulan bağcılığa eski bağcılık da denilmektedir.

Aşılı köklü asma fidanı kullanılarak: Anaçlardan alınan çelikler ile kültür çeşidinden alınan kalemle, masa başında omega aşı ile aşılanarak parafinlenir. Sıcaklığı 26 -28 0 C ve oransal nemi %85- 95 olan aşı banyosunda 21 gün süre ile nemli talaş veya su içinde katlanarak aşı noktasında yara dokusunun oluşmasıyla kaynaşması sağlanır. Daha sonra bunlar dış şartlara alıştırılır ve katlama ortamından çıkarılarak fidanlıklara dikilirler. Fidanlıklarda gerekli kültürel işlemler uygulandıktan sonra bunlar, aşılı köklü asma fidanı olarak sökülür ve yeni bağ kurulacak yerlere dikilir.

Tüplü fidanlar kullanılarak: Ülkemizde çok kullanılmayan bir yöntemdir. Ancak yaz dikimine olanak sağladığı için çok avantajlı bir uygulamadır. Bu amaçla çimlendirme odasından çıkarılan aşılı köklü fidanlar torbalara alınarak dikilirler. Bu fidanlar yarı gölge yerlerde tutularak kök oluşumu ve sürgün gelişmesi sağlanır. Yaz mevsimi boyunca herhangi bir zamanda bu fidanlarla bağ tesis edilebilir.

Aşısız köklü anaçların dikilmesi ve iki yıl sonra yarma aşı ile aşılanması: Bağ tesis edilecek yere dikilen köklü anaçlar, iki yıl sonra yarma aşı yöntemiyle aşılanır.

Aşısız köklü anaçların dikilmesi aynı yıl veya bir sene sonra omega aşı makası ile aşılanması: Sonbaharda veya ilkbaharda köklü anaçlar dikilir. Anaçların sürgün boyu 4 -5 cm olduktan sonra omega aşı makası ile önceden muhafaza edilen tek gözlü kalemlerle aşılanır. Aşıyı aynı yıl içerisinde yapmak yıl açısından kazanç sağlar.


Ülkemizde filokseranın yaygın olduğu yerlerde, aşılı köklü asma fidanı dikerek ya da köklü anacı dikip yarma aşı ile aşılayarak veya tüplü fidan dikerek bağ tesisi yapılmaktadır.

bağ yerinin seçimine etki eden faktörleri kısaca açıklayacak olursak:

İklim: Bağ yerinin seçimine etki eden en önemli iklim faktörleri; sıcaklık, güneşleme, yağış, hava ve rüzgârdır.

Sıcaklık: Asmada sürgün gelişmesi, günlük ısı ortalaması 10 ºC olunca başlar. Sonbaharda günlük ısı ortalaması 10 ºC’nin altına düşünceye kadar devam eder. Her üzüm çeşidi, meyvelerini olgunlaştırabilmek için belirli bir ısı toplamına ihtiyaç duyar. Bu da asgari günlük sıcaklık ortalaması üzerinden 1600 gün ºC olmalıdır. Erkenci ürün çeşitlerinde sıcaklık toplamı 1600-2000 gün ºC iken geççi çeşitlerde en az 3000 gün ºC olmaktadır. Asmalar kışın 3 ay kadar kış dinlenmesine girer.

Bağcılıkta önemli faktörlerden biri de don tehlikesidir. Eğer ilkbahar geç donları omcaların sürme zamanına kadar devam ederse -1, -2 ºC’de genç sürgünler zorlanır. Sonbaharda erken gelen donlarda omcanın odunlaşmasını engellediği gibi kurumasına da sebep olur. Sıcaklığın -20 ºC’nin altına düştüğü yörelerde büyük ölçüde don zararı olur. Asmanın yeşil sürgünleri 0 ºC’nin altında zarar görür. Ayrıca -3 ºC altında bütün yeşil organlar zarar görmektedir.

Güneşleme: Asmanın özellikle yazın ve sonbaharda ışığa ihtiyacı oldukça fazladır. Üzüm danelerinin renk oluşumu ve asmanın büyümesi için bol ışık gereklidir. Bu nedenle bağlar, güneş ışıklarının daha dik olarak geldiği güney veya güney-batı yönlerine meyilli yerlerde kurulduğunda üzümün kalitesi daha iyi olur ve omcalar güneşten daha fazla yararlanır. Güneşlenme kuru madde miktarını arttırarak kaliteyi yükseltir. Hastalık kontrolünü de kolaylaştırır.

Yağış ve Hava Nemi: Asmanın su isteği diğer bitkiler kadar fazla değildir. Yıllık ortalama yağışın 400- 500 mm’yi bulduğu yöreler asmanın yetişmesi için yeterli olmaktadır. Kış aylarında, ilkbahar başlangıcında düşen yağmurlar asma için çok faydalıdır. İlkbaharın son döneminde ve yaz başlangıcında düşen yağmurlar bitkinin büyümesi için faydalı olmasına rağmen hastalık ve zararlıların gelişmesine sebep olduğundan ve mücadelesini güçleştirdiğinden bağcılık yönünden faydalı değildir. Ayrıca çiçeklenme zamanı yağan yağmurlar, döllenmeyi engellediği için dane tutumu az olur. Yazın çok kurak geçen yerlerde sulama gerekir.

Rüzgâr: Aşırı ve zamansız esen rüzgârlar bağcılığı olumsuz yönde etkiler. Sürgünler 10–15 cm’ye ulaştığında 3-4 m/sn’den hızlı esen kuzey ve kuzeydoğu rüzgârlarının etkisiyle sıcaklık düşer ve kurumalar olur. İlkbahar ve yaz başlarında deniz tarafında esen rüzgârlar, mildiyö ve külleme gibi hastalıkların artmasına neden olur. Şiddetli esen rüzgârların etkisiyle danede yaralanmalar veya kabuk kalınlaşması olur. Böylece zararlanma ve kalitede düşme görülür.

Toprak: Asmaların kökleri oldukça derine gitmektedir. Bağlar; derin, iyi havalanabilen ve yumuşak dokulu topraklardan hoşlanır. Çok ağır bünyeli, süzek olmayan, tuzlu ve toksik madde içeren topraklarda bağcılık yapmaktan kaçınılmalıdır. Vitis vinifera (yerli asma) toprak bakımından seçici değildir. Ancak Amerikan Asma Anaçlar (AAA) seçicidir. Bu nedenle toprak analizi yapılmalıdır. Kumlu topraklarda filoksera yaşamadığı için yerli bağcılık yapılabilir. Bunun yanında çakıllı topraklar kaliteli şarap bağcılığı için uygundur. Taşlı ve çakıllı topraklar orta mevsim şaraplık bağlara, tınlı topraklar kurutmalık üzümlere, kalkerli topraklar kırmızı şaraplık üzümlere uygundur. Kumlu topraklarda yetişen bağlarda alkol fazla olur fakat aroma ve buket denilen kalite maddeleri az olur. Fazla humuslu topraklarda asma iyi olgunlaşmaz.

Çeşit ve anaç seçimi: Bağ tesisinde en önemli aşamalardan birisi anaç ve çeşit seçimidir. Çünkü tesisin uzun ömürlü ve ekonomik bir yatırım olması buna bağlıdır. Başlangıçta anaç ve çeşit ne kadar uygun seçilirse başarı oranı da o kadar fazla olur. Bu seçimi yaparken yörenin iklim ve toprak şartlarını dikkatle incelemek gerekir.

Bağ kurmak için seçilecek üzüm çeşitlerinde şu özellikler aranmalıdır;

o      Seçilen çeşit, iklim istekleri yönünden yörenin iklimine uygun olmalı,

o      Yörede ekonomik olarak tercih edilen çeşitler olmalı,

o      Seçilen çeşit, üretim amacına uygun olmalı (sofralık, şaraplık, şıralık ve kurutmalık),

o      Döllenme biyolojisi yönünden seçilen çeşitler birbirine uygun olmalı,

o      Bir bağ kendine verimli üzüm çeşitleriyle kurulduğu zaman her çeşit ayrı parseller hâlinde dikilmeli (Çünkü her çeşidin budanması, gübre ihtiyacı,

hastalıklara dayanımı ve hasadı birbirinden farklıdır.),

o      Bağ kurarken salkımda yeknesak bir tane tutumunu sağlamak için seçilen çeşitlerin döllenme biyolojisi açısından çiçek yapılarının iyi bilinmesi gerekir. Çavuş, Tahannebi, Hönüsü ve Karagevrek gibi morfolojik erdişi fizyolojik dişi çiçek yapısına sahip olan çeşitler seçildiği zaman (bunlar kendine kısır olduğundan) mutlaka en uygun dölleyici (babalık) çeşitlerin de seçilerek birlikte belli oranda dikilmesi gerekir.

Dölleyici çeşit (babalık) seçiminde dikkat edilecek noktalar şunlardır:

o      Dölleyicinin bol       çiçek tozu        oluşturması ve  çiçek tozlarının çimlenme

oranının yüksek olması gerekir.

o      Dölleyici çeşitle, ana çeşidin çiçeklenme dönemlerinin birbirine uyması gerekir. o Dölleyici çeşidin çiçeklenme döneminin uzun olması gerekir.

o      İki çeşit arasında döllenmede kısırlık olmamalıdır.

o      Dölleyici çeşidin de o bölge için ekonomik öneme sahip bir çeşit olması gerekir.

Çeşit seçiminde en önemli belirleyicilerden birisi de ürünün nasıl değerlendirilip pazarlanacağıdır. Örneğin, genellikle kurutmalık olarak değerlendirilen Çekirdeksiz üzüm (Yuvarlak ve Sultani) gerektiğinde sofralık ve şaraplık olarak da satılabilme avantajına sahiptir. Şunu da unutmamak gerekir ki anaç ve çeşidin bölgenin iklim ve toprak yapısına uygun olması kadar çeşit ile anacın iyi bir afinite oluşturması çok önemlidir. Uygun afinite sağlayamayan kombinasyonlarda yavaş ve zayıf gelişme, silkme, kalitesiz ve küçük tane, verim düşüklüğü ve hatta daha ileriki safhalarda aşı atma ve kurumalar görülebilir.

Çeşitlerin budanması, uyanması, olgunluk zamanı farklılık gösterdiğinden karışık çeşitlerle oluşmuş bağların bakımı, hasadı ve üzümün değerlendirilmesi çok zor olmaktadır. Bağa konulacak çeşit sayısı en az sayıda tutulmalı; bir veya ikiyi geçmemelidir.

Asmanın ekonomik ömrü yaklaşık olarak 40 yıldır. İyi hazırlanmayan bir yere tesis edilen bağ iyi gelişemez, ömrü kısadır. Verimi az olur ve hastalıklara daha kolay yakalanır.

Yeni kurulacak bağ yeri, hiç işlenmemiş bir toprak üzerinde olacaksa alan iyi bir şekilde işlenmelidir. Eğer eski bir bağ alanı ise toprağı bir kaç yıl dinlendirilerek bol yeşil gübre ile gübrelenmelidir.

Bağ yeri seçildikten sonra toprağın hazırlanması işlemine geçilir. Arazide varsa, büyük kayalar, ağaçlar ve çalılar temizlenir. Omcaları muntazam ve düzgün dikebilmek için tümsekler düzeltilir, çukurlar doldurularak toprak tesviyesi yapılır. Fazla su tutan yerlerde drenaj için önlemler alınır.

Asmanın iyi büyüyebilmesi, köklerinin derine gitmesi, toprak içinde iyi gelişmesine bağlıdır. Gelişme toprak yapısı ile ilgilidir. Tınlı kumlu topraklarda kökler çok derine gider. Sert yapı gösteren topraklarda köklerin derine gitmesi sınırlıdır. Bu tip toprakların krizma yapılması şarttır. Özellikle yeni bağcılıkta krizma işine daha çok önem vermek lazımdır. Çünkü yeni bağcılıkta kullanılan Amerikan asma anaçlarının kökleri, çok kuvvetli ve süratli büyüdüklerinden toprağın gevşek ve süzek olması gerekir. Asmaların gelişmemesi ve bazı bağların zamanından önce kuruması, krizmanın yapılmaması veya yüzlek yapılmasından ileri gelmektedir.

Krizma, bağ toprağının en az 40 cm derinlikte işlenmesidir. Bu işlem günümüzde krizma pullukları ile yapılmaktadır. Krizmanın yapılma zamanı sonbahar mevsimidir. Krizma erken yapılmalı ve krizmanın bitimi ile asma fidanı dikimi arasında en az 6-8 haftalık bir zaman olmalıdır.

Asma fidanları ilkbaharda veya sonbaharda dikilir. İklimi çok sert geçen yerlerde ilkbahar dikimi, iklimi ılıman geçen yerlerde ise sonbahar dikimi yapmak daha uygundur. İlkbahar dikimi yapılacak yörelerde dikim ne kadar erken yapılırsa asma yağışlardan ve büyüme devresinin uzunluğundan yararlanarak daha iyi gelişir. Dikim işlemine, toprak tava gelip ısınınca hemen başlanmalıdır.

Asma fidanlarının dikiminden önce sıralara verilecek yön ile aralık ve mesafe belirlenmelidir. Yön, genelde arazinin şekli ile ilgili bir sorun yoksa en iyi güneşlenmenin sağlandığı kuzey-güney doğrultusunda olmalıdır. Şiddetli ve devamlı esen rüzgârların bulunduğu yerlerde ise telli terbiye sistemleri hâkim rüzgâr yönüne paralel olmalıdır. Çünkü, bu şekilde bağın iyi havalanması sağlanır. Rüzgârlardan korunmuş olunur.

Yeni bir tesiste asmalara verilecek aralık ve mesafeler; seçilen çeşide ve gelişme durumuna, anaca, iklim ve toprak faktörlerine, toprağın işlenme durumuna ve uygulanacak terbiye sistemine bağlı olarak tespit edilir.

Taban topraklarda yetiştirilen kuvvetli çeşitler için omca başına 9-10 m2 gibi (3 x 3 m) geniş alanlar gereklidir. Zayıf topraklar ve zayıf çeşitler için 4-5 m2 lik (2 x 2 m, 2,5 x 2,5 m) sahalar yeterlidir.

Örneğin; çekirdeksiz üzüm çeşidi için bu değerler:

Goble'de; 3 x 3; 2.75 x 2.75; 2.50 x 2.50; 2.25 x 2.25 m Ø Telli sistemli bağlarda ise 3,5 x 3; 3,5 x 2,5; 3 x 2 m olabilir.

Telli terbiye şekillerinin uygulanacağı bağlarda toprak işleme, ilaçlama, gübreleme gibi işlemlerde traktörden yararlanılacağı düşünülerek sıra arası traktörün çalışabileceği genişlikte olmalıdır.

 

Kare dikim: İnsan gücü ile toprağı işlenen, zayıf, toprağa dikilmiş ve kısa budama isteyen çeşitlerde uygulanır. Bu şekilde dikimlerde mesafe 1-2 m’dir.

Dikdörtgen dikim: Yüksek terbiye sistemleri ile kurulmuş bağlara verilen şekildir. Bu şekilde bağların işlenmesi hayvan veya makine gücü ile yapılır. Sıra üzeri dar, sıra aralarıysa geniş tutulur. Sıra üzerlerinin araları 1-2 m, sıra araları ise 2-3 m arasında değişir.

Üçgen dikim: Bu dikimde her üç kenar birbirine eşittir. Altı omca birleştirilince birheksagonal şekil oluşur; zor bir dikim şeklidir. Daha çok küçük işletmelerde uygulanır.

Arazide nasıl bir dikim yapacağımıza karar verdikten sonra işaretlenmiş yerlere iki kürek derinliğinde, bir kürek genişliğinde çukur açılır. Çukur açmanın makine ile yapılması daha avantajlıdır. Çukurların dip kısmına yanmış çiftlik gübresi, ince toprakla karıştırılarak konmalıdır. Dikim için fidanda budama yapılır. Yan ve boğaz kökleri tamamıyla, dip kökler ise 10 cm üzerinden çepeçevre kesilir. Oluşmuş sürgünlerin en kuvvetlisi bırakılır. Budaması yapılan köklü çubuk veya aşılı köklü topraklı fidan, açılan çukurun tam ortasına gelecek şekilde konur. Fidanın gövde kısmının en az 10-15 cm’si toprak üzerinde kalacak şekilde açılan çukurlara 10-15 cm kalınlığında toprak atıldıktan sonra fidan hava almayacak şekilde sıkıştırılmalıdır. Daha sonra can suyu verilir ve fidanın yerini belli etmek için yanına bir herek dikilir.

Dikim yapılırken kısır çeşitler (morfolojik erdişi, fizyolojik dişi) saf olarak dikilmemelidir. Çünkü bu çeşitlerin polen tozlarının döllenme yeteneği yoktur. Bunun için dikim planı sekiz omcaya bir babalık veya iki sıraya bir dölleyici dikmek suretiyle yapılmalıdır. Yalnız babalık olarak kullanılan çeşitlerin çiçek açma tarihleri döllenecek çeşitle aynı tarihe denk gelmelidir.

 

 

2. KÜLTÜREL İŞLEMLER

2.1. Sulama

Sulama, toprağın verimlilik ve yapısına zarar vermeden birim alandan daha fazla ürün almak için yapılır. Sulama ile asma kök derinliğindeki eksik nem, yapay olarak tamamlanmakta ve kullanılabilir nemi en uygun düzeyde tutmaktadır. Yağış rejimi düzensiz ve yetersiz ise bağlarda mutlaka sulama yapılmalıdır.

Ülkemizde bağcılık yapılan bölgelerde yağışlar, kış veya ilkbahar aylarında düşmektedir. Bu nedenle topraklarımızda biriken su, haziran ayı ortalarına kadar yeterli olmaktadır. Ancak haziran ayından sonra iklimi çok kurak geçen yerlerde gerekli olan suyu mutlaka sulama ile karşılamak gerekir.

Asmanın normal bir büyüme ve gelişme gösterebilmesi için kök derinliğindeki nem oranı sürekli solma noktasına düşmemelidir. Nem kapsamı bu düzeye düştüğü zaman asma devamlı solma gösterir. Köklerin çevresinde su olsa bile tekrar canlanamaz, büyüme ve diğer bitki fonksiyonları devam edemez. Asma stres belirtileri göstermeye başlar. Sürekli solma noktası bitki gelişmesinde kritik bir noktadır. İlkbahar ve yaz dönemi başlangıcında, etkin kök bölgesinde uygun toprak nemi, yeterli besin maddesi olan ve dikkatli uygulanan kültürel koşullar altında gelişen asmada, önce kuvvetli bir sürgün ve yaprak büyümesi görülür. Sonra sürgün büyümesi giderek yavaşlar ve tane irileşmeye başlar. Sürgün büyümesi, olgunlaşma dönemine doğru giderek azalır. Hasattan bir süre önce ve sonra iyice yavaşlar. Hasattan sonra sürgün giderek odunlaşır ve yalnızca sürgün ucu çok az bir büyüme gösterir. Yaprak büyümesi ise tamamen durur. Çeşide bağlı olarak yeşilden sarımsı yeşile, kırmızıya, kırmızıdan yeşile doğru değişir ve sonra dökülürler.

Asmanın kök bölgesinde yeterli nem olduğu sürece bu olaylar normal bir şekilde gelişir. Ancak kök derinliğindeki nem, yetersiz duruma düşerse asmada şu belirtiler görülür:

   Sürgün gelişmesi önce yavaşlar sonra tamamen durur.

   Sürgünler kısa ve zayıf kalır.

   Erken odunlaşmaya başlar.

   Önce sürgün ucu ve genç yapraklar solmaya ve pörsümeye başlar.

   Yaprak renkleri, canlı yeşil renklerden koyu grimsi renklere dönüşür.

   Eğer su azalmaya devam ederse genç yapraklar kenarlarından kıvrılmaya başlar.

   Yaşlı yaprakların   kenarları kahverengileşir.         Giderek           kurur,  ölür      ve        sonuçta dökülür.

   Yaprak koltuklarında farklılaşan kışlık gözler, verimlilik yönünden farklılaşmaz.

   Gelişmekte olan taneler tam iriliğine ulaşamaz, renkleri tam gelişmez.

   Tanelerin kabukları kalın, kuru madde oranı düşük ve asit oranı yüksek olur.

   Olgunlaşma gecikir ve üründe hem kalite hem de kantite düşük olur.

   Şaraplık üzümlerde şarabın kalitesi düşük olur.

   Tane irileşme döneminde yeterli nem bulamamış ise taneler normal iriliğine gelmez.

   Taneler donuk renkli kalır.

Normal koşullarda hasattan hemen önce veya sonra kök bölgesinde nemin azalması, sürgün gelişmesini sınırlandırdığı için olgunlaşmayı hızlandırabilir. Ancak bu da tanede (normal olgunlaşmada olduğu gibi) turgoriteden kaynaklanan diriliği, gevrekliliği ve tane eti sertliğinde bir artış sağlayamaz.

2.2. İlaçlama

2.2.1. Bağ Hastalıkları ve Mücadelesi

 Bağ Küllemesi (Uncinula Necator): Kurak      bölgelerde  daha  çok  rastlanır.

Omcanın yaprak, sap, sürgün, salkım ve tanesinde görülür.

Fotoğraf 2.2: Külleme hastalığının asma yaprağındaki belirtileri

Yapraklar çok küçükken hastalığa yakalanabilir. Ancak belirtileri yapraklar büyüdükten sonra olur. Hastalığa yakalanan yapraklar önce normal yeşil rengini kaybeder. Yaprağın alt ve üst yüzeyleri kirli beyaz renkte kül serpilmiş gibi bir görünüm kazanır. Yaprakların kenarları kıvrılır ve normal şekillerini kaybeder. Hastalığa yakalanan çubukların üzerinde gri renkli lekeler belirir. Meyveler hastalığa yakalanabilir ve hasta taneler çatlar ve küçük kalır.


Çiçeklerin, yaprakların ve salkımların hastalanmasıyla ürün azalır. Ürünün kalitesi düşer. Bitki kış soğuklarından daha fazla etkilenir.

Mücadelesi:

Kültürel Mücadele: Hastalığın görüldüğü yerlerde, bağlar sürgün vermeden önce kabuklar temizlenmelidir. Hastalığın bulaşma ihtimaline karşı % 3-4’lük bordo bulamacı püskürtülmelidir. Verimi etkilemeyecek derecede kısa budama yapılmalıdır.

Kimyasal Mücadele: Bir yıl önce hastalığın görüldüğü yerde mücadele yapılır. Hastalığın görüldüğü yerlerde mücadelenin her yıl yapılması gerekir. İlkbaharda hastalık belirtileri görülmeden ve sürgünler 20-40 cm boylandığında ilk ilaçlamaya başlanır. Çeşit ve şartlara göre 3-5 ilaçlama yapılır. Bağ küllemesine karşı kullanılan klasik ve ekonomik ilaç toz kükürttür.

o      İlaçlama Zamanları: 1. İlaçlama: Çiçekten önce, sürgünler 20-40 cm boylanınca, saf kükürtten dekara 1,5-2 kg veya 3-4 kg bağ kükürdü kullanılır.2. İlaçlama: Çiçeklenmenin sonunda salkımlar tane bağladığı zaman saf kükürtten dekara 3-4 kg veya 6-8 kg bağ kükürdü kullanılır.3. İlaçlama: İkinci ilaçlamadan 15 gün sonra koruklar saçma iriliğini aldığı zaman saf kükürtten dekara 4,5-5 kg veya 7-10 kg bağ kükürdü kullanılır.4. İlaçlama: Son ilaçlamadan 15 gün sonra dekara 4,5 kg saf kükürt veya 7-10 kg bağ kükürdü atılır.

Toz kükürt dışında hazır kükürtlü ıslanabilir toz preparatlar da gerektiğinde hastalığa karşı kullanılabilir.

 Bağ Mildiyösü (Plasmopara Viticola): Hastalık, omcanın bütün yeşil kısımlarında görülür. İlkbaharda yapraklarda yağ lekesi şeklinde lekeler meydana gelir. Sonra bu yağ lekelerinin altında beyaz kadife gibi bir örtü meydana gelir. Enfeksiyona uğrayan üzüm taneleri kahverengileşir, buruşur ve kabuğu meşin görünümünü alır.

Yaprak altlarında meydana gelen bu örtü, sonradan salkımlarda yeşil sürgünlerde ve omcanın bütün yeşil kısımlarında görülür. Hava sıcak ve kurak geçerse bu örtü kahverengiye döner.

Hastalıklı salkımlar bir müddet sonra tamamen kurur. Fazla hastalanan omcalardan hiç ürün alınmaz. Hasta yapraklar dökülür ve çubuklar çıplak kalır. Bir sene mildiyö hastalığı geçiren bir omca, iki sene kendini toparlayamaz.

Mücadelesi:

o Kültürel Tedbirler: Mantarın sporlarına yataklık yapması nedeni ile omcaların altında bulunan bir sene önceki yapraklar, ilkbahar başlangıcında toplanıp yakılmalıdır.

o Kimyasal Mücadele: Mildiyö'ye karşı kullanılan ilaçlar, koruyucu ve hastalığı durdurucu etki yaptığından genç sürgünlerin yapraklarında yağ lekelerine benzeyen sarılıklar görülür görülmez hemen ilaç atılmalıdır. Salgın yıllarında 15 günde bir olmak üzere en az üç ilaçlama yapılmalıdır. Mildiyö ile mücadelede bordo bulamacı denilen, göztaşı ve bunun yarısı kadar sönmemiş kireçle karıştırılarak hazırlanan ilaç, en etkili yoldur. Hazır bakırlı preparatlar da kullanılabilir.

o İlaçlama Zamanları:1. İlaçlama: Sürgünler 25–30 cm olduğunda % 0.75’lik doz,2. İlaçlama: Çiçeklenmeden sonra % 1’lik doz,3. İlaçlama: Koruklar saçma iriliği aldığı zaman % 1,5’lik doz uygulanmalıdır. İlaçlamadan sonra yağmur yağarsa ilaçlama tekrar edilir. Havalar kurak giderse son iki ilaçlamaya gerek kalmaz.

Bağ Antrakozu: Hastalık, asmanın yeşil olan her organında görülür.

Fotoğraf 2.9: Bağ antrakozunun dalda yaptığı etki

Hasta yapraklar deforme olur. Salkımlar danelerini silker. Salkım daneleri üzerinde koyu kahverengi, ortası gri ve çatlak lekeler; yaz ortasında da danelerde çatlama görülür.

Fotoğraf 2.10: Bağ antrakozunun tanede yaptığı etki

 Mücadelesi:

o      Kültürel Tedbirler: Pathojen misel hâlinde kışladığı için kış budaması yapılırken üzerinde antrakoz lekeleri bulunan çubukları dikkatle budayıp yok etmek gerekir.

o      Kimyasal Mücadele: Bağlar budandıktan sonra gözler henüz uyanmadan bordo bulamacı ile kış ilaçlaması yapılır. Yağışların getireceği yeni bulaşmadan korunmak için bordo bulamacı ile yaz ilaçlamasının sürdürülmesi yararlı olmaktadır.

2.2.2. Bağ Zararlıları ve Mücadelesi

Bağ Filokserası: Bir çeşit yaprak bitidir. Amerikan asmasında kök ve yaprakta, yerli asmada ise kök formu bulunur. Kökte yaşayan formları, kışı nimf hâlinde asmanın ana köklerinde geçirmektedir.

Filoksera, omcaların köklerini emmek suretiyle zarar verir. Kök uçlarının emilmesi sonucu köklerde anormal büyümeler ortaya çıkar. Sürgünlerde durgunlaşma olur. Boğum araları kısalır. Yapraklar küçülür ve sonuçta omcalar kurur.

Fotoğraf 2.12: Bağ filokserası (viteus vitifolii)’nın kök formunun dişi, nimf ve yumurtaları

Mücadelesi daha çok kültürel önlemlerle yapılmaktadır. Filoksera ile bulaşık olanlardan hiçbir şekilde çubuk alınmamalıdır. Bulaşık alanlarda kurulacak bağlar Amerikan asma anaçları üzerinde aşılanmalıdır. Anaçlar temiz olmalı ve gerekirse çubuklar karbon sülfür ile dezenfekte edilmelidir. Bağ filokserasının asma kökünü emdiği kısımda asmanın gösterdiği reaksiyon ile bir mantar tabakası meydana gelir ve bu tabaka kökün iç kısımlarını çürümekten korur. Yerli asmalarda bu reaksiyon yavaş olduğundan mantar tabakası ya çok ince teşekkül eder veya hiç teşekkül etmez. Amerikan asmalarında bu tabaka çok kalın olmaktadır. Bu bakımdan % 60’tan az kum ihtiva eden topraklarda bağ tesisinde toprağın tipine göre bağ filokserasına dayanıklı, toprağın kireç oranına, üzerine aşılanacak asma çeşidine ve bölge koşullarına uyabilen anaçlar kullanılmalıdır. bağ filokserasının bulunduğu bölgelerden temiz bölgelere topraklı veya topraksız asma fidan ve çubukları nakledilmemelidir. Ayrıca bağ filokserası ile bulaşık bağ alanlarını kış aylarında 50–60 gün su altında tutmada yarar vardır. Kumlu topraklarda bağ filokserası hareketsizleştiğinden yeni kurulacak bağların bu tip topraklarda kurulmasına özen gösterilmelidir.

 Kimyasal mücadele: Kök filokserasının pratik bir kimyasal mücadelesi yoktur. Bağ filokserasına karşı yapılacak mücadele, önceden korunma şeklindedir. Bulaşık olmayan alanlara kurulacak bağ plantasyonlarında, yine bağ filokserası ile bulaşık olmayan köklü veya köksüz bağ çubuğu kullanılması gereklidir. Bu nedenle de çubuklar dikimden önce mutlaka fümige edilmelidir.

Salkım Güvesi (Lobesia botrana): Ergin kelebek olan bağ zararlısının tahribatı larva döneminde olur. Kelebeklerin üst kanatları kahverengimsi gridir. Yumurtaları oldukça küçük olup, erginler mayıs ayında çıkar ve yumurtalarını salkımlara koyar. Yumurtadan yeni çıkan larva, yaklaşık 1 mm, olgun larva ise 9–10 mm boyundadır. Her döneminde çok hareketlidir. Rahatsız edildiğinde salgıladığı ince bir iplikle kendini yere sarkıtır.


Salkım güvesi kışı asma kabukları altında ya da diğer korunmuş yerlerde pupa halinde geçirir. İlkbaharda uygun orantılı nem ve sıcaklıkta kelebekler görülür. Gündüzleri asmanın iç kısımlarında hareketsiz dururlar. Akşamüstü güneş battıktan sonra sıcaklığın +10 ºC’nin üstünde olduğu zaman uçuşmaya başlarlar. Bu uçuş gece yarısına kadar devam eder. Uçarak birkaç yüz metre ileriye gidebilirler. Kelebekler için en uygun uçuş sıcaklığı 20–27 ºC’dir. Orantılı nem ise %40-70’tir.

Kışlayan pupalardan çıkan kelebekler yumurtalarını çiçek tomurcukları, çiçek veya çiçek saplarına bırakırlar. Bir dişi ortalama 60–70 yumurta koyar. Bırakılan yumurtalardan 8-10 gün sonra larva çıkar. Yeni çıkan larva, bir süre dolaştıktan sonra çiçek kılıflarını delip tomurcuk veya çiçek içine girer ve beslenir. Dört gömlek değiştirdikten sonra olgun larva, prepupa ve pupa olur. Birinci dölün yaşam süresi 35–40 gün kadardır. İkinci döl larvaları korukta, üçüncü döl larvaları da olgunlaşma devresinde zararlı olur.

 

Salkım güvesi larvaları bağda tomurcuk, çiçek, koruk ve olgun taneleri yemek suretiyle zararlı olur. Tomurcuk ve çiçek devresinde; larva tomurcuk ve çiçek içinde beslenir ve bu anda salgıladığı ipliklerle tomurcuk ve çiçekleri birbirine bağlayarak çilkimleri küme hâline getirir. Zarara uğrayan tomurcuk ve çiçekler dökülür. Bu nedenle de zarar derecesine göre ilerde çok seyrek veya az seyrek taneli salkımlar oluşur. Koruk ve olgun tanede zarar, tane içinde beslenmesi suretiyle gerçekleşir. Bu beslenme bir tane içinde olmayıp birden fazla tanede larvanın yer değiştirmesiyle olur. Olgun üzümde beslenmede yer değiştirme daha sık olduğundan dolayı bir larvanın zarar verdiği tane sayısı bu devrede daha fazladır.

Salkım güvesi, bağlarımızın tümünde ekonomik öneme sahip bir zararlıdır. Ürünü hem kalite hem de kantite yönünden etkiler. Yaş üzüm ihracatında, ambalajlamada sorun olarak karşımıza çıkar. Zarar görmüş üzümlerden yapılan şarapların kalitesi düşük olur.

Mücadelesi: Salkım güvesinden korunmada kültürel önlemler olarak salkım güvesi larvalarının faaliyetlerini kısıtlamak için asmayı askıya almak, aralamayı ve uç almayı asmanın iç kısmını havadar tutacak şekilde yapmak, bağı otlu bırakmamak ve kış temizliğine önem vermek, zararlının faaliyetini azaltmak bakımından yararlı olur.

o Kimyasal Mücadele: Zararın önlenebilmesi için kelebeklerin yumurtalarını bırakmadan önce yok edilmesi şarttır. Zararı daha çok çiçek devresinden itibaren arttığından bu dönemde mücadeleye başlanmalı ve 15–20 günde bir 3–4 ilaçlama yapılmalıdır.

 

o Biyolojik Mücadele: Çiftleşmeyi engelleme (mating disruption) yönteminden faydalanılmaktadır. Pheromon adı verilen bir tür koku çubuğu, üzüm bağının farklı noktalarına yerleştirilir. Toplam 160 gün bu çubuklar her gün bir miligram koku yaymaktadır. Bu koku, çiftleştikten sonra üzüm bağlarını talan eden zararlı sineklerin çiftleşmesini engeller. Dişiler tarafından doğal olarak salgılanan eşeysel feromonun, yapay olarak sentezlenip çeşitli yöntemler ve yayıcı araçlar kullanılarak oluşturulan yapay yoğun koku nedeniyle erkek bireylerin çiftleşmek üzere dişilere ulaşmasının engellenmesidir. Tarım ilaçlarının bağlarda kullanımı sırasında atılan fazla miktarda suyun üzümde maya ve küflerin gelişmesine çok uygun bir ortam hazırladığından bu yöntem iyi bir alternatif oluşturmaktadır.

Unlu Bit: Ergin dişi oval ve yassı biçimdedir. Boyu 3,5 mm uzunluğundadır. Vücut rengi sarı veya sarımsı turuncudur. Ancak üzeri unlu yapıdadır. Yumurta, uzunca oval şekilde ve sarı renktedir. Yumurtalar beyaz mumsu iplikçiklerden oluşmuş yığınlar arasında kümeler hâlinde bulunur. Bir kümede 150–200 adet yumurta vardır. Larvası açık sarı renklidir.


Fotoğraf 2.17: Salkım üzerinde unlu bitler

Unlu bit, asmanın her tarafına yayılarak yaprak, sürgün, salkım ve gövdeye zarar verir. Bitkinin özsuyunu emerek omcanın zayıflamasına, üründen düşmesine ve sonunda kurumasına neden olur. Unlu bitin salgıladığı tatlımsı maddeler, çürüklük yapan mantarların gelişmesine ortam sağlar. Böylece bitki organlarının üzerinde siyah renkli küfler oluşur. Bunlar, solunuma ve bitkinin güneş ışığından yararlanarak besin maddesi üretmesine engel olarak bitkiyi zayıf düşürdüğü gibi meydana gelen ürün de kalitesiz olur. Unlu bit kışı ergin, yumurta ve çeşitli larva dönemlerinde omcaların kabuk altında, yarık ve çatlaklar arasında, kök boğazına yakın yerlerde geçirir. Mayıs ayı sonunda kışlağı terk eden ergin ve larvalar, beslenmek üzere omcanın yeşil kısımlarına tırmanırlar. Yaz ortalarında, taneler sulanmaya başlayınca salkımlara geçiş başlar ve bu dönemde çoğalmaları da hızlanır. Yumurta bırakma süresi uzundur. Bu nedenle, her zaman ergin yumurta ve larva dönemlerine her zaman birlikte rastlamak mümkündür. Bir dişi 250–600 adet yumurta bırakabilir.

Unlu bit, sıcak ve nemli yerleri seven bir zararlıdır. Bu nedenle ilkbaharda ve yaz mevsiminde orantılı nem yüksek olduğu zaman çoğalmakta, kurak geçen yıllarda zarar daha az olmaktadır.

Mücadelesi: Çok su tutan taban arazide ve gölgelik yerlerde bağ tesis edilmemelidir ya da omcalar seyrek dikilmeli ve sürgünler yükseltilmelidir. Bulaşma görülen bağlarda omcaların yaprakları seyreltilmeli, salkımların havalanması temin edilmelidir. Ayrıca kışın budama yapılırken kabuklar soyulup yakılarak zararlı yoğunluğunun azalması sağlanmalıdır.

Bağlarda uygulanacak ilaçlama programı (yıllık) şu şekilde yapılabilir:

ŞUBAT: Budama sonrası % 3- 4 lük bordo bulamacı uygulanır.

NİSAN: Sürgünler yaklaşık 20 cm olunca İnsektisit + Mildiyö + Külleme ilaçları karışık uygulanır.

MAYIS: Toz kükürt uygulanır.

Çiçekten önce İnsektisit + Mildiyö + Külleme ilaçları karışık uygulanır.

HAZİRAN: Çiçek öncesi toz kükürt uygulanır.

Tane tutumundan sonra İnsektisit + Botrytis + külleme ilaçları karışık uygulanır.

TEMMUZ: % 1’lik bordo bulamacı uygulanır.

Ben düşmeden önce ( İnsektisit + Botrytis + külleme) ilaçları karışık uygulanır.

AĞUSTOS: Hasattan 1–2 hafta önce Botrytis + külleme ilaçları karışık uygulanır.

2.3. Gübreleme

Doğru, dengeli ve zamanında yapılan gübreleme bağcılıkta ürün miktarını ve kalitesini artırmaktadır. Bağların hastalık, zararlı, dona karşı dirençlerini de yükseltmektedir. Bağlarda gelişmeyi sağlamak ve yeterli ürün alabilmek için topraktan kaldırılan besin maddelerini yeniden toprağa ilave etmek gereklidir. Bağlarda uygun ve dengeli bir gübrelemenin yapılabilmesi için öncelikle bağ toprağının verimlilik düzeyinin ve nem kapsamının bilinmesi gerekir. Özellikle sulama yapılamayan ve fazla yağış almayan bağ bölgelerinde, su faktörü daha da önem taşımaktadır. Çünkü su noksanlığı, gübrelemenin olumlu etkisini büyük oranda azaltmaktadır.

Bağlara verilecek gübre miktarının tam tespiti için önceden bazı tahlilleri yapmak gerekir. Her bölgede, her bağda ihtiyaç duyulan mineral ve organik madde miktarı tespit edilmeli ve buna göre gübreleme yapılmalıdır. Genellikle uygulanacak gübre miktarı: saf madde olarak kuru koşullarda yerli bağ için dekara 10 kg azot, 8 kg fosfor; sulu koşullarda ise 14 kg azot, 9 kg fosfordur.

 

2.5. Yardımcı Kültürel İşlemler

2.5.1. Toprak İşleme

Kültür bitkileri içinde en fazla toprak işlemesi isteyen bitki asmadır. Yıllık yağış miktarı düşük ancak sıcaklık toplamı yüksek olan bölgede toprak işlemeye ağırlık verilmelidir.

Bağcılıkta toprak işleme, yabancı otlarla mücadele, toprağın havalandırılması ve ısıtılması, toprakta bulunan bitki besin maddelerinin alımının kolaylaştırılması ve kayıpların önlenmesi, toprağın su tutma kapasitesinin arttırılması, sulama ve yağışlardan sonra toprak yüzeyinde oluşan kaymak tabakasının kırılarak su kaybının önlenmesi, gübrelerin toprağa karıştırılması amacıyla yapılır.

 

3. HASAT İŞLEMLERİ

3.1. Hasat Zamanı

Sofralık üzümler olgunlaşınca toplanmalıdır. Pek çok meyveden farklı olarak üzümlerde toplandıktan sonra olgunlaşma olmadığından görünüş, renk, lezzet ve yapı bakımından arzu edilen düzeye ulaştıklarında bağ bozumunun yapılması gerekir.

Üzümlerin olgunluğuna karar vermede;

   Üzümün rengi,

   Toplam çözünebilen katı maddeler,

   Salkım sapının ve iskeletin rengi,

   Çekirdek rengi,

   Tane etinden çekirdeğin ayrılması, Ø Lezzet gibi faktörler etkendir.

Sofralık üzümlerin bağ bozumunda üzümleri bir defada kesmek doğru değildir. Şaraplık, kurutmalık ve şıralık üzümler, alınan örneklerde istenilen kuru madde veya öksele durumuna geldiği zaman bağ bozulur. Üzümler, çekici bir renk görünüm ve tüketicinin beğeneceği tadı almalı ve depolama özelliğinde bulunmalıdır. Duyular, testler yanında fiziksel ve kimyasal değerlendirmelerle de olgunluk durumu belirlenebilir. Fiziksel olarak görünüş önemlidir. Olgunlaşma ile renk arasında yakın bir ilişki vardır. Siyah ve kırmızı çeşitlerde bir örnek parlak ve koyu; beyaz çeşitlerde açık ve kehribar sarısı renk olgunluğu gösterir. Olgun tanelerde salkım sapının dip kısmında odunlaşır. Odunlaşma ile salkım sapından su kaybı ve renk değişimi azalır. Tat da önemli bir etmendir. Salkımda hemen her tane olgunlukta olmalıdır. Tat denemeleri birkaç kez aralıklı olarak yinelenmelidir.

3.2. Hasadın Yapılışı

Sofralık üzümlerde önce güneye bakan salkımlar kesilir. Kesim işlemine çiğ kalktıktan sonra başlanır. Üzüm taneleri ısınmadan kesime son verilir.

 

Salkımları keserken dikkat edilecek hususlar şunlardır;

   Mutlaka bıçak, makas vb. kullanılmalı ve hasat asla elle yapılmamalı,

   Salkımlar olgun olmalı,

  Salkımı meydana getiren tanelerin üzerindeki pus tabakası silinmemeli,

   Salkımlar zedelenmeden kesilmeli,

   Kesilen salkımlar kaplara yavaş ve hafifçe konulmalı,

   Salkım olgunluk durumunu ve tabii rengini almış olmalı,

   Hastalık ve haşeresiz olmalı,

   Salkım büyüklüğü normal olmalı,

   Salkım sapından tutup kesilmelidir.

 

KAYNAK : MEGEP (MESLEKİ EĞİTİM VE ÖĞRETİM SİSTEMİNİN GÜÇLENDİRİLMESİ PROJESİ)